NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ عُبَيْدِ
اللَّهِ
الْحَلَبِيُّ
حَدَّثَنَا
خَلَفُ بْنُ
خَلِيفَةَ
عَنْ حَفْصٍ
يَعْنِي ابْنَ
أَخِي أَنَسٍ
عَنْ أَنَسٍ
أَنَّهُ كَانَ
مَعَ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
جَالِسًا
وَرَجُلٌ
يُصَلِّي
ثُمَّ دَعَا
اللَّهُمَّ
إِنِّي
أَسْأَلُكَ
بِأَنَّ لَكَ
الْحَمْدُ
لَا إِلَهَ
إِلَّا أَنْتَ
الْمَنَّانُ
بَدِيعُ
السَّمَوَاتِ
وَالْأَرْضِ
يَا ذَا
الْجَلَالِ
وَالْإِكْرَامِ
يَا حَيُّ يَا
قَيُّومُ
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ لَقَدْ
دَعَا اللَّهَ
بِاسْمِهِ
الْعَظِيمِ
الَّذِي
إِذَا دُعِيَ
بِهِ أَجَابَ
وَإِذَا
سُئِلَ بِهِ
أَعْطَى
Enes (b. Mâlik) (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre:
O Resulullah (s.a.v.)
ile birlikte otururken adamın biri namaz kılıyordu. Adam (namazdan) sonra:
"Ey Allahım! Hamd
ancak sanadır senden başka ilah yoktur. Gökleri ve yeri yaratan, bol bol veren
(sensin) ey Celal ve İkram sahibi! Ey Hayy ve kayyum! diyerek senden
istiyorum" diye dua etti. (Bunu duyan) Resulullah:
"Şüphesiz Allah'a
kendisi ile dua edildiği zaman mutlaka kabul ettiği ve istenildiğinde verdiği
ism-i azam ile dua etti" buyurdu.
İzah:
Nesaî, sehv; îbn Mâce,
dua; Tirmizî, deavât
Hadis-i şerifte adı
açıklanmayan şahıs îbn Asakir'in Tarik'indeki beyâna göre, Ebû Ayaş
ez-Zerkî'dir.
Hadisi terceme ederken
bazı kelimelerin Allah'ın isimleri olduğu için ter-ceme etmeden aynen aldık.
Bunların karşılıkları şöyledir:
Sâhibü'l-celâl:
Büyüklük saltanat ve heybet sahibi.
Sâhibü'l-İkrâm: İhsan
sahibi, cömert.
Hayy: Diri, bekası
dâim.
Kayyum: Mahlukatını en
güzel şekilde tedbir ve idare ederek kâim olan hiçbir şey kendisim meşgul etmeyen
en gizli şeylerin kedisine gizli olmadığı mânâlarına gelir.
Hadisin Nesafdeki
rivayeti buradakinden biraz daha tafsilatlıdır. Şöyle ki:
Enes (r.a.) dedi ki:
Resulüllah (a.s.)'le beraber oturuyorduk. Bir adam da ayakta namaz kılıyordu.
Rükû* secde ve teşehhüdden sora dua etti. Duasında şöyle dedi:
"Allah'ım senden
istiyorum" (Ebu Davud'daki rivayetin aynısı).
Bunun üzerine Peygamber
(a.s.) ashaba;
"Bu şahıs ne ile
dua ediyor? Biliyor musunuz?" diye sordu. Sahâbiler:
"Allah ve Resulü
daha iyi bilir" dediler. Efendimiz:
“Nefsim elinde olan
Allah'a yemin ederim ki Allah'a kendisiyle istenildiğinde mutlaka verdiği, dua
edildiğinde de kabul ettiği ism-i azamı ile dua etti" buyurdu.
Bu hadiste anlatılan
hâdise bundan evvelki rivâyetlerdeki Büreyde'nin anlattığından ayrı olmalıdır.
Çünkü dua eden şahsın söylediği sözler ve hadisin sahâbî râvisi rivayetlere
göre farklılık göstermektedir. Peygamber (s.a.v.)'in farklı sözlerden her
birisinin, duanın kabulüne vesile olduğunu söylemesi ve bunlara Allah'ın
"ism-i azîm" veya "ism-i âzami" demesi rivayetler arasında
bir tezatın olmasını gerektirmez. Çünkü duanın kabulüne vesile olma, bazı
sözlere münhasır olmadığı gibi Allah'ın ism-i azîmi de tek değildir.